bugün

entry'ler (10)

mutsuzluğun fotoğrafı

hayatım boyunca fotoğrafçı olmak istedim. güzel fotoğraflar çekmek, renklerle, ışıkla oynamak istedim.
fakat hayatım boyunca çektiğim fotoğraflardan çok, alt metni etkiledi insanları. o zaman anladım ki olay benim parmağımla
deklanşör arasında değildi. resim yapmayı da isterdim, "x resmi" mesela. ona da yeteneğim olmadığını anladım.
iyisi mi ben size anlatayım mutsuzluğun resmini, alt metin olarak.

eylül ayıydı . hava hafif serin biraz da yağmur var. ama izmir'de o havayı bilen bilir. üç gün kavurucu güneşten sonra gelen yağmur.
aldınız kokuyu siz de, haksız mıyım ? öyle kapkara buhran değil de, insanı garip duygulara zerk eden bir yağmur var o gün.
türkiye'nin çeşitli şehirlerini gezdim, hiç yakalayamadım bu havayı, hiçbirinde.
yaklaş, üç yıl ağzıma sürmediğim içkiye merhaba demek üzereyim.

içki içmiyorum ya, ne en yakın arkadaşlarımla görüşüyorum ne sevgilim ne başkası. hayat o ara tek benim için.
çünkü çıksam, tekrar içicem. ara sıra basan depresyon nöbetlerini de sigara ve kahveyle geçiştirmekteyim.
sayfalarca yazıyorum içimi kusmak için. kusuyorum, okudukça kendi pisliğimde nefessiz kalıyorum.
sessiz çığlıklar basıyorum, avazım çıktığınca. ne bir eski sevgili özlemi, ne aile sevgisi. en ufak bir duygu yok içimde.
yalnızlık o kadar koymuyor normal insanlara olduğu gibi. duygusuz herifin tekiyim.
yıllarca hayalini kurduğum şey. sahil kenarında küçük bir ev, iki ufak köpek. sıkıcı monoton bir iş.
ve en önemlisi her akşam eve geldiğimde bardağıma doldurabileceğim iki duble rakı. yanına iki dilim beyaz peynir.
hayatın akışı, istediğim şey bu.

bu düşüncelerle boğuşurken geliyor telefon, annemden. acilen eve gelmemi söylüyor. sesi çok kötü.
bense çatı katımda kağıtlarla boğuşmakta. içten içe sinirleniyorum ona. bi de bu çıktı başımıza diye.
dedim ya sevgi besleyemiyorum kimseye. gidiyorum eve. ev kalabalık ağzına kadar. ağlaşan insanlar, feryat figan herkes.
kimseye bir şey soramıyorum. bi süre olduğum gibi kalıyorum koltukta. sarılanlar "ah oğlum" çekenler.
sonraları farkediyorum babam yok aralarında. yavaş yavaş kafama dank ediyor ama yani hala bir titreşim yok içimde.
"x den doğma y den olma" olayında "y" nesnesi, ki babam olur kendisi. onu kaybetmişiz. işte olay benim için o kadar basit.
"x den doğma y den olma". siz babanızı kaybediyosunuz, ben "y" yi. asıl komik olan, sizin için "mutsuzluğun fotoğrafı" ;
o an o koltuğa apışıp kalmış, saçı sakala karışmış, ne yapabileceğini bilmeyen adam, değil mi ?

işte değil. benim mutsuzluk fotoğrafım o an o adam değil. ben de normal insanlar gibi başıma kötü bir şey geldiğini kabullendim o gece. dedim ki insanlar n'apar bu durumda. en yakınlarına sarılanlar, ağlaşanlar dert yananlar. ben gidiyorum o gece, en yakın meyhaneye tek başıma. bi otuzbeşlik söylüyorum kendime. patlıcan, biber ekşileme. biraz haydari, biraz pancar mezesi.
iki dilim de peynir. bakıyorum ki artık rakı o eski tadı vermiyor bana. ki otuzbeşliği de bitiremiyorum. bakıyorum aynaya,
nefret edemiyorum kendimden. o gün babamı kaybediyorum, ama benim derdim çok farklı. aslında derdim, derdim yok gibi.
dışardan bakınca bana böyle uzaktan, o zaman görüyorum o fotoğrafı. fakat değiştirmek adına ne bir girişimim var
ne de niyetim. öyle ki, hatırlamıyorum bile tarihini. eylül ayıydı.

leyla ile mecnun

sezon finali olarak hazırlanan 4 dakikalık ben de özledim bölümünden sonra eğer çekilmeye devam etseydi diye senaryolar kurulan, yazarlar arasında bölümlere hikayeler eklenen dizi.

mesela 5 sezon çekselerdi, 5. sezonun sonuna doğru ortada hiç bir şey yokken yavuz abinin gidip gelmesi,
her geldiğinde ışıkların sönmesi, ince bi rüzgar esmesi. ya da ismail abi tuz içinde şıp şıp ıslak gelir mecnun' un yanına. her gün mecnun uyanarak başlar bazen yarıda kesilir anlamsızca bölümler, uyur kalır çünkü mecnun.
en son da herkes o ufak odaya toplanır yavaş yavaş gerçekte olduğu nesnelere dönüşür. sonra mecnun gözlerini kapatır. belki de böyle düşünülmüştür dizi finaline doğru bölümler.

bir bölümün başından sonuna kadar mesela erdal bakkal tepkisiz, diyalogsuz bitirir. hep aynı surat ifadesi. tuzluk gibi. olabilirdi yani böyle şeyler.

dişleri fırçaladıktan sonra çikolata yemek

daha kötüsü için ;
(bkz: dişleri fırçaladıktan sonra vişne suyu içmek) .

barkod dövmesi

ilk başlarda yaratıcı, enteresan bir dövme gibi duran dövme şeklidir.
fakat şu sıralar ipini koparan ensesine, bileğine yaptırdığından dolayı baymıştır.

30 ağustos 2013 bayern münchen chelsea fc maçı

Galatasaray maçı ile aynı anda yayına girecek maçtır. Galatasaray maçının sıkıcılığına göre zap yapıp izlenilebilir çünkü bol bol pozisyon olacağını düşündüğüm bir maçtır. Mourinho ile Guardiola'yı tekrar karşı karşıya getirecektir. Haydi bakalım hayırlısı.

trabzonspor

bu sene uefa avrupa liginde lazio, legia ve apollon ile aynı grupta mücadele edecek türk futbol takımıdır.
türk futbolu adına bu kadar kara leke varken, avrupa' da türk adını temsil edece iki takımdan birisidir.
bu sene kurduğu güçlü kadrosuyla iyi yerlere, en azından çeyrek final oynayacağını düşündüğüm takımdır.
özellikle henrique' nin takıma gol adına katkısı çok büyük olacaktır, kim bilir gol krallığına dahi oynayabilir.
malouda zaten avrupa çapında kendini tanıtmış bir oyuncu, onun katkısı ve tecrübesi de bir öncü olacaktır.

galatasaray

uefa kupasını müzesine götürebilmiş türk takımıdır.
bu sene de şampiyonlar liginde boy gösterecek,
fakat çektiği grup kuraları dolayısıyla şampiyonlar ligi gruplarını 3. bitirmesini dilediğim takım.
zira uefa kupasını kazanmasını şampiyonlar liginde çeyrek final oynamasından daha fazla isterim.

dizimag

bir numaralı dizi izleme portalı.
indirmeye üşengeç insanlar için birebir.

vedat özdemiroğlu

durup durup düşündüren genelde güldüren insan.
bu gezi olayları hakkında karalamış birşeyler.

--spoiler--
karşıyaka göztepe birleşti, fatih hala altaylı.
--spoiler--

hugo almeida

kesinlikle manuel fernandes'in katkılarıyla attığı gollerle beşiktaşda kariyerine devam eden futbol özürlüsüdür.
yatıp kalkıp fernandes'e dua etmesi gereken futbolcu.